Son değerlendirmemizde, sorunlu krediler oranının potansiyel olarak ulaşabileceği en düşük seviyelere ulaştığını, mevcut ekonomik koşullar ve kredi kısıtlamaları dikkate alındığında, bundan sonraki seyrinde yükselme beklenebileceğini belirtmiştik.
Diğer taraftan, sorunlu kredilerde beklenen artışın da, özellikle geleneksel olarak en riskli bireysel kredi enstrümanı olarak bilinen ve geride kalan dönemde çok hızlı büyüyen kredi kartlarından başlayacağını tahmin etmiştik.
Güncel verilerin ışığında (Tablo-1),
değerlendiriyoruz. Kredi kartlarındaki belirgin bozulmanın, kısa süre içerisinde diğer kredili ürünlere yansımasının hem kredi riski literatüründe hem de veri destekli çalışmalarda sıklıkla gözlendiğinden bankaların ilgili departmanlarının bu sürece hazırlıklı olmaları büyük önem arz ediyor.
NPL Oranı (%) |
2023-12 |
2024-06 |
Kredi Kartı |
1,3 |
2,0 |
İhtiyaç Kredisi |
2,9 |
3,0 |
Bireysel Krediler |
1,7 |
2,1 |
KOBİ |
1,8 |
1,6 |
Ticari-Kurumsal |
1,5 |
1,3 |
Bankacılık Toplam NPL |
1,6 |
1,5 |
Tekrara girme riskini de göze alarak yeniden ifade etmek isteriz ki, TGA oranlarının tarihsel trendine göre oranların dip seviyelerde olduğu ve daha aşağı gitmesinin mümkün görünmediği, dolayısıyla yukarıya doğru artış göstereceği beklentimizi de koruyoruz (Grafik 1).
Yine son analizimizde, yükselen faizlerin ve oto, konut kredisi kullandırımındaki kısıtlamaların tüketicileri ciddi şekilde kredi kartına yöneltmiş olduğu tespitini yapmıştık. 2024’ün 2. Yarısı itibarıyla bu trendin devam ettiğini, kredi kartlarının bireysel krediler içerisinde ağırlıklı ürün konumunu koruduğunu görüyoruz (Grafik-2). Bu kompozisyonu başta belirttiğimiz, TGA oranlarının artma riskinin devam ettiğine dair diğer bir işaret olarak değerlendirebiliriz.
Bir adım geriye gelip tüm kredilere baktığımızda ise; makro ekonomik koşulların etkisinin kredi dağılımına yansıdığını, toplam krediler içerisinde KOBİ kredilerinin ve Bireysel kredilerin payı artarken, Ticari-Kurumsal kredilerin payının ise azaldığını görüyoruz.
Bu durumun sebeplerini değerlendirdiğimizde, bireylerin genel tüketim ve kobilerin ise net çalışma sermayesi ihtiyaçlarını ağırlıklı olarak kredi kullanarak karşıladıkları tespitini yapabiliriz. Büyük KOBİ’lerin, Ticari ve Kurumsal firmaların ise yüksek faiz maliyetinin yarattığı olumsuzluklardan korunmak için yatırımlarını dolayısıyla finansman ihtiyaçlarını ötelediklerini ve/veya alternatif finansman tekniklerine yöneldiğini sonucuna ulaşabiliriz. Kredi büyümesi konusundaki kısıtlamalar da bankaların kredi kullandırım tercihlerini etkilemeye devam ediyor.
Bu bilgilerin ışığında, beklendiği gibi baz etkisiyle birlikte enflasyonda düşüş trendi başlasa da tüm bu gelişmelerden bağımsız olarak, yüksek faiz ortamının ve ekonomik durgunluğun bir süre daha devam etmesini, bunun sonucunda tahsili gecikmiş alacak girişleri ve oranları üzerinde baskının önümüzdeki dönemde daha da artmasını bekliyoruz. Finansal kurumlar açısından, önümüzdeki dönemde, güçlü erken uyarı sistemleriyle desteklenen, seçici kredi politikalarının mevcut duruma göre ayarlanması, gecikmeye düşen müşterileri iyileştirmek için gelişmiş tahsilat sistemlerinin varlığı büyük öneme sahip olmaya devam edecek.